PORTEKİZ'DEN BİR ANI

   İnternette gezinirken Erasmus Notlarına rastladım ve herkes orada gezip gördüğü yerlerden, yediği yemeklerden ve katıldığı şaşaalı festivallerden bahsetmiş. Haddizatında ben de gördüğümüz yerleri, yediğimiz yemekleri anlatmak isterdim. Lakin bana bunlardan ziyade yaşadığım birkaç vakıa te'sir etti. Boşa dememiş atalarımız yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini, yaşadıklarını paylaş.

İbrahim Rafet Sünetci
İbrahim Rafet Sünetci
27 Şubat 2018 Salı 18:17
884 Okunma
PORTEKİZ'DEN BİR ANI

   İnternette gezinirken Erasmus Notlarına rastladım ve herkes orada gezip gördüğü yerlerden, yediği yemeklerden ve katıldığı şaşaalı festivallerden bahsetmiş. Haddizatında ben de gördüğümüz yerleri, yediğimiz yemekleri anlatmak isterdim. Lakin bana bunlardan ziyade yaşadığım birkaç vakıa te'sir etti. Boşa dememiş atalarımız yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini, yaşadıklarını paylaş.


  Şubat ayı başı idi ve 6 öğrencim ile 2 öğretmen, Portekiz'e vardık. Okyanus kenarındaki Esposende adlı küçük bir kasabada şirin bir otele yerleştik. Kış ayları olması münasebetiyle otelin bizden başka müşterisi yok ve bazı günler birkaç yabancı ile karşılaşırdık. Kalem kağıdı elime almama vesile olan otel ve şehir değil elbette. Otelin sahibi yaşlı amca otelin bir karvalı olduğunu ve katılabileceğimizi ifade etti ve biz de daveti üzerine çeşitli maskelerle ve kostümlerle karnavala katılan misafirler arasında meraklı gözlerle olan biteni izliyorduk. Akabinde saatin ilerlemesiyle oteldeki Türkiye'den gelenler olarak bir şömine başında oturup karnavaldaki ilginçliklerden bahsederken başında peruk bir hanımefendi yanımıza gelip sohbetimize katıldı. Ancak bu hanım daha önce başörtülü iki öğrencimi salonda süzmüş belli ki aklındaki soru işaretlerini gidermek ya da belki Türkiye hakkındaki düşüncelerini dile getirmek için gelmişti. Hanımefendi küçük bir tanışmanın ardından Türkiye'yi merak ettiğini ifade etti ve sorularına başladı:
-Türkiye'de bu şekilde (başörtülü kızlarımı göstererek) giyinmek zorunlu mu?
Kendisine önce etek giyen öğrencimi çağırarak cevap verdim:
- Şu etekli kız da benim öğrencim, şu başörtülü kız da. Bizim ülkemizde herkes dilediğini giymekte özgür.
Anlaşılan bu cevap hanımefendiyi şaşırtmakla beraber biraz kızdırdı. Hanımefendi:
-Biz televizyonda görüyoruz ama kadınlara araba kullanmak yasak di mi?
Ben:
-Hayır! Yasak değil ancak televizyonlarınız sanırım sizi yanıltıyor.
diyerek kendisine ülkemizden birkaç foto ve video gösterdim.
Sohbet bir hayli iletilermiş bayanın sorularının ardı arkası kesilmiyor.
Hanımefendi:
-Ülkenizde evlilik nasıl oluyor ve ayrıldığında ya da bayan aldatırsa ne yapıyorsunuz, öldürüyor musunuz?
Ben:
-Yine yanlış biliyorsunuz. Bizim ülkemizde kimse zorla evlendirilmiyor. Ayrılmak istenirse bu konudaki mahkemelerimiz var oraya başvuru yapılır ve ayrılırlar. Aldatma varsa aldatan taraf diğerini tazminat öder. Erkek ayrılırsa nafaka adı altında bayana her ay ceza öder.
Gece bir hayli ilerlemiş ancak çocuğu ve eşi yanında olan bayan hafif bir gülümseme ile.
-Ülkenizde savaş var, Suriyelileri bombalıyorsunuz?
Ben:
- O savaş ülkemizde değil; Suriye'de. Siz Türkiye'yi hiç tanımıyorsunuz. Bizim ülkemizin tatil yerlerine gidin, ülkemizi gezin ve gerçekleri görün. Daha önce arkadaşlarınız ile konuştuk. Ülkenizde 450 Euro'ya çalışıyormuş ve 250 Euro kira ödüyormuş (yanındaki otel çalışanını gösterdim.). Ülkemizde çalışmak isteyen çok rahat para kazanır ve hayat sizin buradaki gibi zor değil. Ülkemiz geliştiği için, ayakta durduğu için bunu istemeyenler terörist yetiştiriyor. Türkiye'de ve Türk Hükümeti de emanet edilmiş yönetim görevini yerine getiriyor, ülkesinin sınırlarını ve vatandaşlarını koruyor. Siz bomba diyorsunuz biz "ZEYTİN DALI" diyoruz ve Türk Hükümetini bir öğretmen olarak bu konuda destekliyorum ve emin olun ki Türkiye'de yaşayanlar da destekliyor. 
Hanımefendiye "Şimdi sorduklarınıza cevap verdim, size gösterdim bu dediklerime inandınız mı diye sordum ve hanımefendi kafasını sallayarak evet dedi, ardından sohbetimiz bitti.

Sonra ne mi oldu? Beş on dakika sonra yanımıza baba, oğul ve kız sarhoş bir şekilde geldiler. Bir hayli ukalaca görünen Portekizli adam; mağrur bir şekilde yanımda duran başörtülü kızı göstererek: " She is the firs time in european." dedi ve yarım saatlik konuşma sonunda yanımızdan mutlu bir şekilde ayrıldılar.

Kıymetli dostlar! Bu cümlelerimi Portekiz'den yazıyorum. Türk nufusunun bir hayli az olduğu bu ülkede Türkiye "kadınların öldürüldüğü, giyimin tarzının devlet tarafından belirlendiği, savaşın olduğu ve sürekli bombaların patlatıldığı bir ülke olarak televizyon kanallarında lanse ediliyor. Portekizli birkaç kişi ile konuştuğumda onların "Osmanlı Devletini iyi bildiğini, Türkiye'nin zengin yeraltı kaynağına sahip olduklarını ve jeopolitik açıdan önemli bir yerde bulunduğunu" bildiklerine şahit oldum.

Bütün bu kara propagandaların neden yapıldığını şimdi anladınız mı?

Son Güncelleme: 27.02.2018 18:25
Anahtar Kelimeler:
BİLECİKHABER
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
K.ÖZTÜRK 2018-03-02 09:52:11

Hocam harikasın güzel bir anı devamını diliyorum.

banner22

resim yükleresim yükle