Türk Eğitim-SEN Bilecik Şube Başkanı Ömer YEL dün akşam kent ormanda yaptığı basın açıklamasında dershanelerin kapatılmasına ilişkin açıklama yaparken Geçtiğimiz günlerde TBMM’ne sevk edilen Milli Eğitim Kanunu ile ilgili yasa tasarısı tam anlamıyla Türk Milli Eğitimini katletmekte, sistemi alt üst etmekle kalmayıp telafisi olmayan zararlara sokacak nitelikte olduğunu belirtti. Yel," Dershaneleri ihtiyaç olmaktan çıkarmadan dershaneleri kapatmak Eğitim-öğretimde kapatılamaz yaraların açılmasına neden olacaktır. Hükümet ile cemaat arasındaki sürtüşmenin kaybedeni Türk milli eğitimi ve öğrencilerimiz olacaktır. Sınavlar kalkmamakta bilakis SBS’ de olduğu gibi katlanmaktadır. Dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığı istediği kadar ‘sınavları kaldırdık’ desin, sınavların kalkmadığı ve yarışın sürdüğü iki kere ikinin dört ettiği kadar açıktır.
Tasarı kanunlaşırsa 4 yıl ve üzeri sürelerle okul müdür ve yardımcısı olanların, bu görevlerinin ‘hiçbir işleme gerek kalmaksızın’ sona erecektir. Bilindiği gibi okul müdür yardımcıları yazılı sınav, okul müdürleri de yazılı ve sözlü sınav sonucuna göre atanmaktaydı. Ayrıca 6 yıl aynı okulda bulunan okul müdür ve müdür yardımcıları rotasyona tabi tutulmaktaydı. Yasa tasarısında “Okul ve kurum müdürleri, İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcıları ise Okul kurum veya okul müdürünün inhası ve İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine Vali tarafından dört yıllığına görevlendirilir. Bu fıkra kapsamındaki görevlendirmeler özlük hakları, atama ve terfi yönünden kazanılmış hak doğurmaz” denilmektedir. Yani bu şu anlama gelmektedir: Okul müdür ve müdür yardımcıları bundan sonra sınav sonuçlarına göre görevlendirilmeyecektir. Okul müdürleri İl Milli Eğitim Müdürlüğünün, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcıları da okul/kurum müdürünün inhası ve İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi ile Vali tarafından 4 yıllığına görevlendirilecektir. Görev süresi sona eren okul müdür ve müdür yardımcılarının keyfi bir şekilde ya görevleri sona erdirilerek, bu kişiler öğretmenliğe dönecek ya da görevlerine devam edeceklerdir. Burada da okul müdür ve müdür yardımcılarının kaderi İl Milli Eğitim Müdürlerinin ve Valilerin yani Hükümetin iki dudağı arasında olacaktır. Bu madde ile birlikte 100 bin okul yöneticisinin görevi sona erdirilecektir.
Değerli Basın Mensupları… Daha bu tasarı yasalaşmadan bugünkü mevzuata göre yapılan bir uygulamayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Ben zaman zaman yapmış olduğum basın açıklamalarında veya teşkilatlarımla yapılan toplantılardaki konuşmalarımda soruşturmalarda yapılan çifte standarttan bahsetmekteyim. Bu konu ile ilgili yakın zamanda yapılan iki uygulamadan sizlere örnekler vermek istiyorum.
Daha önce geçirdiği bir soruşturma sonucu Bozüyük Mehmet Akif Ersoy İlkokulu Müdürlüğü görevinden alınarak Bozüyük Zehra Ulusay İlkokulu Sınıf Öğretmenliğine atanan Mustafa Kıyak hakkında önce savcılık soruşturmasından takipsizlik kararı çıkmış, sonra da Eskişehir İdare Mahkemesince görevine iade kararı verilmiş ve kademe durdurulması cezası iptal edilmiştir. Mahkeme kararının uygulanması beklenirken önce Bozüyük Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü sınıf öğretmenliğine, yasal sürenin bitmesine sayılı günler kala da Bozüyük Mehmet Akif Ersoy İlkokulu Müdürlüğüne atanmıştır. Ancak 10 gün gibi bir süre görev yaptıktan sonra tekrar soruşturma sonucu denilerek Yenipazar Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğüne sürülmüştür. Ataması kendisine 6 Şubat 2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Kararnamesinde İl Milli Eğitim Müdürünün imzası ile “Yukarıda görev bilgileri yazılı olan personelin belirtilen yer değiştirme işleminin 15 gün içerisinde yapılarak, ayrılma ve başlama tarihlerinin müdürlüğümüze bildirilmesini rica ederim” demesine rağmen bizzat Sayın Valinin talimatıyla 7 Şubat 2014 Cuma günü Personel Nakil Bildirimi ve yolluğu hazırlanarak İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından saat 17.00 de okulla ilişiği resen kesilmiştir. Yine, Bozüyük ilçemizde paralel yandaş sendika üyesi bir okul müdürü de geçirdiği bir soruşturma sonucu çalıştığı okul müdürlüğünden alınmış ve aynı ilçedeki bir başka okula yine okul müdürü olarak atanmıştır. Bu okul müdürü arkadaşımıza ise aynı muamelede bulunulmamıştır. Mustafa Kıyak’ a reva görülen bu uygulama ne görülmüş ne de duyulmuş bir uygulamadır. Bu kin, bu nefret tarafımızca anlaşılamamıştır. Bu okul müdürü mahkeme kararı ile geri döndü diye mi bu muameleye tabi tutulmaktadır?
Ben buradan İlimizi ve İl Milli Eğitimini yöneten yetkililere sizlerin aracılığınızla bazı sorular sormak istiyorum.
1-Mahkeme kararıyla görevine dönen okul müdürü henüz 10 gün görev yapmışken ilin en ücra ilçesine hangi gerekçeyle Halk Eğitimi Merkezi Müdürü olarak atanmıştır? Bir disiplin cezası verilmediği halde hangi sebeple görev değişikliğine gidilmiştir?
2-Göreve iadeyle ilgili Mahkeme kararını uygulamayı son güne kadar bekleten idare, görev yeri değişikliğiyle ilgili kararnamenin tebliğ edilmesiyle birlikte ikinci gün okul müdürünün görevden ayrılması için neden baskı yapmıştır?
3-Okul müdürü görevden ayrılma yazısını yazmadan, devir-teslim yapmadan ve kararnamede yasal 15 günlük süre içinde görevden ayrılma ve başlanılması bildirildiği halde Valilik hangi yetki ve mevzuata dayanarak okul müdürünü kanuni haklarını kullandırmadan görevden ayırmıştır?
4-Resen görevden ayırma, resen personel nakil bildirimi düzenletme, resen yolluk hazırlatma, bordroya dahil edildiği halde bordrodan çıkarma, maaş almayı da geciktirecek şekilde ve mağdur ederek personel ilişiği kesme hangi mevzuatta yer almaktadır?
5-Milli Eğitim müdürlüğünün okul müdürümüze uyguladığı bu hukuksuzluğun başka bir örneği var mıdır?
6-Mahkeme kararıyla görevine dönen okul müdürünü şeklen görevine başlatıp fiilen görev yaptırmamak suç değil midir? Bu öfke bu kin nedendir?
7-Şimdi bu iki okul müdürüne yapılan muamele çifte standart değilse nedir?
8-Sayın yetkililer, sizin bildiğiniz bizim ise bilmediğimiz ne var? Lütfen açıklayın da bütün kamuoyu öğrensin.
Değerli Basın Mensupları… Mevcut mevzuata göre bir okul müdürüne bunlar yapılabiliyorsa TBMM’ ne sevk edilen Milli Eğitim Kanunu ile ilgili yasa tasarısı eğer yasalaşırsa tüm okul müdür ve müdür yardımcılarını ne gibi tehlikeler beklemektedir. Bunu hayal bile edemiyorum. İktidar sahipleri tarafından Valiler eliyle kendilerine biat edenler, yandaşlar, torpilliler okul müdür ve müdür yardımcısı olarak 4 yılın ardından bir dört yıl daha görev yapacak, ancak hükümetin emir kulu olmayanların görevlerine son verdirebileceklerdir. Böylece liyakatli, ehil okul müdür ve müdür yardımcıları devri son bulacak, torpili olanın sırtı yere gelmeyecek, yandaşlar padişah olacaktır. Artık “Devlet Memuru” şahsiyeti ve güvencesi kalkacak tabiri caiz ise “Hükümet Cariyesi” uygulaması başlayacaktır. İnsanların işleri, ekmekleri, kariyerleri, tecrübeleri ancak hükümete ne ölçüde yandaş ve onların ihtiyaçlarını ne ölçüde karşıladıklarına göre değer bulacaktır.
Ucube tasarıda hükümetin ısrar etmesi bizim açımızdan sözün bittiği noktadır ve her türlü demokratik meşru eylemlerin alanları, sokakları, salonları ısıtacağının da habercisidir. Bu ucube tasarı ile eğitimciler köleleştirilmek, prangalara vurulmak istenmektedir. Hükümet azgınlaşan bir baskı, zulüm ve kendinden olmayanı yok etme politikasına dört elle sarılmıştır. Düne kadar ötekileştirilmekten şikâyet edenler, kul hakkından bahsedenler Hz. Hüseyin’in yolundan bahsedenler, fabrika ayarlarına dönmüş olacaklar ki zulümde Yezidi aratır hale gelmişlerdir " dedi.
